Doğusundan batısına Karadeniz, coğrafyasıyla, insanlarıyla bağımlılık, eski zamanlara, aşklara özlem ve bitmesini istemediğiniz tatil arzusu yaratır. Türküleriyle sizi her zaman dağlarına, derelerine, yaylalarına çağırmaya devam eder. Giresun’da ilk durak oluşumu halen süren Karaca Mağarası… Mağarayı gördükten sonra sıra Kromni Vadisi’nde tarihsel bir yolculuğa geliyor. Eski Rum yerleşimleri, manastırlar, kiliseler göreni kendine hayran bırakıyor. Yol sizi buzul göllerine götürüyor. Şanslıysanız ağustos ayında kar görme şansınız bile var. Taşköprü Yaylası’nda Kör Ali’nin Kasabı’nda kuru fasulye ve et yemeyi unutmayın. Yemekten sonra unutulmuşluğun hüznünü hissedeceğiniz Santa Harabeleri’ne gidebilirsiniz. Burası, 1924’e kadar 5 bin kişinin yaşadığı, ayrı mesleklerin icra edildiği yedi köyden oluşan, günümüze kadar kendini gizlemiş bir yerleşim. Kendinizi yakın tarihin sırları, kekik kokuları, dere sesleri ve çobanların söylediği hiç bilmediğiniz türkülerle baş başa bulacaksınız.
ÇAYIN ÖYKÜSÜNE KULAK VERİN
Zigana Dağları’nda başlayan yolculuğunuzu Yomra’da kıyıya çıkarak sürdürebilirsiniz. Trabzon’un en güzel ilçelerinden biri olan Sürmene’de Sürdövbisa’dan Sürmene bıçağı almayı unutmayın. Yaptığınız bu uzun yolculuk sonrası keyif kahvenizi tarihi Memişağa Konağı’nda yudumlayın. Ardından bölge ekonomisinin temel taşlarından olan çayın öyküsünü dinlemek için Şölen Çay’a geçin. Organik çay üreten Şölen Çay’ın fabrikasını gezerken işletme sahibi ve aslında müzik öğretmeni olan Murat Bey size çayı ve çayın serüvenini anlatsın. Belki size küçük bir keman dinletisi bile sunabilir.
Fıkralara konu olan Of’tan geçerek Uzungöl’e ulaştığınızda ise gölün eski güzelliğinin artık fotoğraflarda kaldığını fark edeceksiniz. Yine de bölge turizmi açısından bir cazibe merkezi olan Uzungöl, orijinal Trabzon yaylalarına ulaşmak için bir durak niteliğinde.
Yorumlar (3)
Bu bir deneme yorumudur. Yorumlarınız site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayına girecektir.
Cevapla